DOLAR 32,2297 % 0.22
EURO 34,9835 % -0.03
GRAM ALTIN 2.510,63 % 0,30
ÇEYREK A. 4.104,87 % 0,30
BITCOIN 70.259,14 -0.624
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 16°

MUSTAFA CEYHAN: “Güneşin Battığı Gün” benim için bir kitaptan fazlası

Son Güncelleme :

09 Ocak 2024 - 14:30

/ 476.237 kez okundu.
MUSTAFA CEYHAN: “Güneşin Battığı Gün” benim için bir kitaptan fazlası

Yazar Mustafa Ceyhan, hayatını ve kitabını anlattı… “Öğretmen olan babam hayal gücümü keşfettikten sonra her bulduğu fırsatta beni yazmam konusunda teşvik etti” dedi…

 

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Mustafa Ceyhan kimdir?

1992 yılında Ankara’da doğdum ve çocukluğumun büyük bir bölümünü Yozgat’ta geçirdim. Ardından lisenin ilk yıllarını Beykoz’da bir denizcilik lisesinde bitirdim. O dönemde yurtta kaldım. Oradan da çeşitli sebeplerle ayrıldım ve lise hayatımı Gölcük Denizcilik Meslek Lisesinde tamamladım. Liseden mezun olduktan sonra ailemin maddi durumunudesteklemek ve yurt dışı hayalimi gerçekleştirmek için 18 yaşımdayken İhsan Oktay Anar’ın Amatisimli kitabında bahsettiği Aylakçı gibi gemidegöreve başladım ve şu an mesleğime Usta Makine Tayfası olarak devam ediyorum.

Yazmaya nasıl başladınız? Sizi teşvik eden biri ya da bir olay olmuş muydu?

Beni teşvik eden ilk olay küçüklüğümde büyükannem tarafından anlatılan ve köylerde geçen cin hikâyeleriydi. O hikâyeleri ilkokuldaki sınıf arkadaşlarıma hayal gücüm ile harmanlayarak anlatırdım. En son Anadolu’da yaşayan gizemli bir varlık olan Pars’ı arkadaşlarıma doğaüstü, şeytani bir varlık olarak anlatıp onları korkudan hüngür hüngür ağlatmıştım ve bundan dolayı disiplin kuruluna sevk edilmiştim. Öğretmen olan babam hayal gücümü keşfettikten sonra her bulduğu fırsatta beni yazmam konusunda teşvik etti; çünkü çocukluğumun büyük bir kısmının onun kütüphanesinde geçtiğini biliyordu.Dikkati çok çabuk dağılan bir çocuk olduğum için bir türlü odaklanamıyordum. Yıllar sonra babam ile yaptığımız bir konuşmada bana üzerine bastıra bastıra “Yaz!” demişti ve babasını rol model olarak alan bir evlat olarak yazmaya başladım. Ancakyazdıklarımı sürekli olarak başta babam ve yakınlarıma beğendirme güdüsü taşıdığım için yazdıklarım hep eğreti durdu. Çünkü rol modelimin severek okuduğu Tahsin Yücel ve Oğuz Atay gibi yazmak istiyordum. Ama samimi duygular içerisinde kendimi sorguladığımda amacımın sadece beğenilme ve takdir görme duygusu olduğunu fark ettim ve başaramadım. Bu başarısızlık bir şeyi fark etmemisağladı. Her hevesle yazmak isteyen yazar adayınınkalemini örnek alacağı bir yazar ile tanışması gerekiyordu.

“Güneşin Battığı Gün” nasıl çıktı ortaya? Neler anlattınız?

Aslında bu soruya sayfalarca cevap vermek isterim;fakat okuyucular için olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım. Denizciler mesleklerinin ilerleyen yıllarında giderek yalnızlaşırlar. Önce arkadaşlarınız,sevgilileriniz ve sonra aileniz bile sizi unutur. Bundan dolayı bir noktada yalnızlık size bir düşmandan ziyade koruyucu bir dost olarak görünmeye başlar.Hatta bu konuda Victor Hugo’nun bir sözü vardır.‘’Yaşayanlar, ölüler ve denizciler...’’ Çocukluğumda hep arkeolog olmak istemiştim. Resim öğretmenimin ‘’Benim akrabam arkeolog ve açlıktan ölüyor,’’cümlesi bende bir travmaya yol açtı; fakat keşfetme duygum ve bundan aldığım haz beni hiç yalnız bırakmadı. Önce gemi ile beraber gittiğim ülkeleri keşfettim, ardından bir müddet sonra duygusal olarak garip bir dipsiz kuyuya düştüm. Ruhum o dipsiz kuyuda geçirdiği zamanlarda bana bir telkinde bulundu. ‘’Yaratmak sadece tanrılara has değildir.Sen de yarat ve kimsenin yarattığın evreni beğenip,beğenmemesini umursama! Karanlık tarafımızı kağıda dökelim! Ruhumun bana bulunduğu bu telkin zihnime kazınmıştı. Bir müddet sonra, genç bir yaşta fantastik kurgu ile tanıştım ve bana çok sıradan geldi.Ardından bir kutsal kitap gibi karşımda Ursula K. Le Guinin kitapları belirdi ve sonunda bana rehber olacak bir yazarın kalemi ile tanıştım. Cesaretimi toplamaya sanatsal bir başyapıt olan HellbladeSenua’s Sacrifice isimli video oyunu yardımcı oldu.Bu dönüm noktasından sonra gemideki kamaramda elime kağıt, kalem alıp yazamaya başladım ve yazarken garip bir hisse kapıldım. Kalemi kağıdınüzerinde hareket ettiren ruhumun karanlık tarafıydı ve ben buna sadece aracı oluyordum. Yazarken döktüğüm gözyaşları aslında ne kadar farklı bir evren yarattığımın kanıtı gibiydi. Ursuka K. Le Guin hariç fantastik kurgu yazarları genelde Mısır, Yunan ve Kuzey mitolojilerini baz alıyorlardı. Ama ben ve ruhum tek bir şey hissettik. Yarattığım fantastik evreni insanlar beğenseler de beğenmeseler de ‘’Bu kitap farklı,’’ diyeceklerdi.

Bir okur gözüyle bakarsanız kendi kitabınıza, kitabın okura verdiği mesaj nedir?

Aslında saf, iyi ve kötünün yaşadığımız evrende doğaüstü varlıklar gibi masaldan ibaret olduklarıdır.Çünkü gerçek hayat ve onun acımasızlığı ile çok erken yaşta tanıştım ve şunun farkına vardım: Her insanın karanlık ve aydınlık tarafları vardır ve hangi taraf tetiklenirse o taraf ve o rengin bizde uyandırdığı duygular ortaya çıkar. Son olarak ‘’Güneşin Battığı Gün’’ isimli çocuğum benim için bir doğumdu.Günümüzde ve geçmişte doğum sadece dişi varlıklara atfedilir; fakat bu kitap benim için sancılı ve ucu huzura kavuşacak bir doğumdu.

Yazarlık dışında neler yapıyorsunuz?Fotoğrafçılıkla ilgilendiğinizi ve denize olan sevdanızı biliyoruz tabii ama sizden dinlemek isteriz.

Hayatım genelde metal yığınından oluşmuş bir hapishane olan gemiler ve onların üzerinde süzüldüğü okyanuslarda geçiyor. Bunun dışında amatör bir fotoğrafçıyım, ama profesyonel olarak nitelendirilmek istemedim. Çünkü fotoğraf tutkumda bile farklı olmaya ve farklı hissettirmeye çalıştım.Çalışmalarıma tekrar baktığımda şunun farkına vardım: Bir insanın ruhsuz bir et ve kemik yığınına dönüşmesini engelleyen tutkularıdır. Bundan dolayı benim tutkularım yazmak, fotoğraf ve duyguları asi ve bir o kadar asil bir kadına benzeyen denizin bizzat kendisidir. Tabii su altı ile beraber. Farklı bir gezegene merak duyan tüm okuyucuların su altı ve onun asil canlıları ile tanışmalarını tavsiye ederim.

Yeni kitaplar gelmeye devam edecek mi? Yeni kitap çalışmanız var mı? Okurları neler bekliyor?

Aslında ‘’Güneşin Battığı Gün’’ benim için bir kitaptan fazlası; fakat birlikte çalıştığım saygıdeğer editör Pelin Aykut’un bana ‘’Yazmak size çok yakışıyor,’’ demesinden sonra yeni kitabın konusu ve mekânı aynı gün rüyamda belirdi. Kısacası yeni kitapta okuyucular ilk eserden daha farklı bir evren ile tanışacaklar.

 

 

YORUM ALANI