DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava

SALİH KORKMAZ yazdı… “VEDA SELASI”

Son Güncelleme :

31 Temmuz 2024 - 12:31

/ 84.920 kez okundu.
SALİH KORKMAZ yazdı…  “VEDA SELASI”

SALİH KORKMAZ yazdı…

VEDA SELASI

Her duyduğumda içimi ürpertir sela sesi. Kim bilir nerede bir çocuk yetim, bir dost yalnız kalmıştır diye düşünürüm. Güne her ne kadar iyi başlamış olsam dasela sesi duyduğumda takattan düşerim, annemi düşünürüm.

Siz hiç annenizi ölü gördünüz mü?

Siz hiç sığınmaya çalıştığınız bir koltukta yalnız kaldınız mı?

Siz hiç hayalini kuramadığınız bir kara haber aldınız mı?

Yine bir veda selası duydum içim bir başka ürperdi, gözüm karardı, takattan düştüm; oysa yapacak çok işim vardı ve yapmak için merdiven çıkıyordum.

Gün, hem de tam ortası. Kara haber ne zaman alınsa vakit dardır, zaman daralır üzerinizde. En çok da o zaman bir yol ararsınız. Kimi zaman gözünüz kararır bir yol seçemezsiniz kimi zaman bir yol yoktur önünüzde. Çaresiz hissedersiniz, çaresiz kalırsınız.

Ben şanslıyım!

Hem yol var önümde hem de yol seçebiliyorum.

Ahlakı önceleyen, köksüz değişime karşı ısrarla direnen ve nihayet muvaffak olan adaletli erkekler, iffetli kadınlar kamil birer insan marifetince çizmişleryolu önüme.

Sela bir kara haber değil, farkında olmaya çağrıdır. Ama bir ölüm haberi olduğu kesindir. Hangi yaşta ölse insan genç ölür ve hangi kadirşinastır bir ölüm haberi aldığında yıkılmasın? Büyük bir kederdir güvenle sığındığım muhteremlerin beni böyle erkenden tek tek terk etmesi. Sonra insanıdüşünürüm!

İnsan…

Duygu ve duyularıyla birlikte yaratılışı itibari ile toplumsal yaşama ihtiyaç duyan insan, hayatta kalma çabası ile gerek kendisi gerek içinde yaşadığı toplum ve gerek yeryüzü için doğru yaşam biçimi arayışlarıyla birlikte birçok zihinsel ve fiziksel uğraşla meşgul olan insan; ölümlüdür! Diriyken can taşır; öğrenir, bilir ve inanır; doğru bildiği ve inandığı şekilde yaşamaya çalışır…

Yeryüzünde yaşamanın tecrübesi ve yaşam geleneğinde yatar insanın itibarı. Takdir edilmiş zaman ve mekanda, nasiplendiği zamansal/mekansalyük ve yükümlülüğünün hakkını verme idrakı ile değer görür. Vahyi olmayan bir birikimin vehmi de idraki de sakattır.

Düşüncenin derinliklerinde yol ararken kara haber sürprizim oldu. İz sürerken, basamaklarda yol ararken bir anda insan bu kadar eksik ve böyle yalnız bırakılmaz ki! Baktım, şaşırdım, kederlendim, arandım, aramaya çalıştım. Sonra, sonra ithaf lütfünemukabele ettim; iz sürmeye, merdivende çıkmaya çalıştım.

Yolu okumak, yolun sınırsız sınırlarında bulunan izin peşinde olmak, izi izlemek, yolun izine tabi olmak demektir. Zahmet yoğun bir mimari ile bu geçiş güzergahında boyut ve irtifa arasında inşa edilmiş –çıkıştır, yokuş değil- bir istikamettir bulduğum.

Nihayeti amaçlayarak yürüyen anlar ve bilir ki;

Bu yol mahkem bir mekan, emin bir iskele, sakin bir sığınaktır. Bu yolda yürüyen gerek kendi yaşadığı coğrafyanın gerek bütün insanlığın ve doğal olarak bütün yeryüzünün inanç ve tefekkür geleneklerini, kültür ve yaşam birikimlerini, medeniyet tasavvurlarını tecrübe eder.

Yürüyüş, meşakkatli ve yeterince yorucudur, yük yolda ağırlaştıkça ağırlaşır.

Hakikat incisinin peşinde bir ömür geçirmekten müreffeh, hakikat kandilinin içindeki nura kavuşabilme umuduyla müsterih, hakikati bilmenin ve mirasını sahiplenmekten huzurlu ama yorgun, sakin, metin ve sabırlı gurbetteki insan; tam da gün ortasında güneş vuslata ererken. İnsanlığa mal olmuş insanların ait oldukları bir coğrafya yoktur. Kelimelerin çaresiz kaldığı yerde tabir “gurbet” ise de tarif başkadır.

İnsanın ve kendi soyunun tüm yorgunluğunu üzerinde hissettiğini, onun telaşsız ve ısrarlı adımlarından fehmetmek mümkündü. Yolunun kestirmesinin olmadığını, meşakkatli ve uzun olduğunu bilir, yolda olmanın önemini bilir ve yolun neresinde olduğunun önemini ötelerdi.

Kıymet bilme ve kıymet verme arefesinde iken bin selam aldı bizden duymaya hasret olduğumuz sese, öpmeye hürmetle eğilemediğimiz ellere, izlemeye doyamadığımız gözlere ve gitti. Bizden razı mı bilmem, ama bizi bir endişe ile bırakıp gitti. Bizi türlü musibet ve fettanlıkla baş başa bırakıp gitti. Bizi Allah’ a ısmarlayarak gitti.

Ah çektikçe acıyan yüreğim bir “ah” la daha nasiplendi, ahla yüreğim ahla. Babama baktım; o koca adamı yetim bir çocuk edasında buldum, içim acıdı, bir ah daha çektim.

Bir söz aldı bizden vekalet ettiği her muhtereme karşılık ve gitti. Söz; elimiz ve dilimizle direneceğiz direndiğin her ne fenalık varsa. Söz; elimiz ve dilimizle taraf olacağız İllahi kudretin tarifi ile mahsum, mahzun ve mazlum ne varsa.

Nemlendi gözlerim, takattan düştüm. Düşündüm ve gördüm ki gurbetteki insan yalnız değil, halefliğini borçlu olduğu selefleriyle birlikte. Sonra toparlandım, ferahlandım.

Sonra bir veda selası

Annemin en sadık dostu için.

Anladım ki kavuşmalar zamanıdır, gurbetten gurbete bir haber salınmıştır! Yatağında, bütün görevlerini yerine getirmenin rahatlığında uyumak ne büyük bir keyiftir! Bir anda yüzlerce yerden toplanan binlerce insanın dua yelpazesinde yolculuk yapmak nasıl bir zevktir! Yolunun geçtiği yerlerde bir minnet duygusu ile anılmak nasıl bir mutluluktur! İnsanlığın yakıştırdığı iyi vasıflar ve islamın üstün kıldığı faziletlerle bilinmek nasıl bir ayrıcalıktır!

Bilemezsiniz…

Tutsam kalemi ve mürekkebe batırsam, yazsam; uyusam, uyansam bir daha düşünsem; hakkının geçtiği ve tesirinde kaldığım anları ve anıları anlatamam. Bir amca ancak bu kadar baba yarısı, bir insan ancak bu kadar efsane olabilir!

Bilemezsiniz…

Cennet mekan, himmet Hızır, şanı daim, nesep ali;

Minnet, hasret, hürmet ve rahmetle Mustafa KORKMAZ

YORUM ALANI